Mārahau

Auckland’da bunu fark edememiştim ama Nelson’a gelir gelmez yeni patlayan tohumlardan ve havanın mis gibi kokmasından anladım ki üçüncü cemre toprağa düşmüş bile. Takaka’da kivi tarlasında çalışmaya başlamadan önce 4 haftam var. Çok fazla param olmadığı için de çareyi Abel Tasman Ulusal Parkı’nın girişindeki ‘The Barn Cabins’ de gönülülük yapmakta buluyorum. Nelson’dan Mārahau’ya ulaşmak araçla 1 saat sürüyor ancak henüz bu bölge düşük sezonda olduğu için o tarafa giden herhangi bir otobüs yok. Hostel’dekilere nasıl ulaşabileceğimi sorduğum da; ‘Aralık ayına kadar hiçbir otobüs firması oraya gitmiyor.’ diye cevap alıyorum. Nasıl yani? Henüz Eylül ayındayız…

Çareyi eski ve can dostum otostopta buluyorum. Şehrin dışına bir süre yürüdükten sonra araç beklemeye başlıyorum, ilk araçla yolun çeyreğini diğer bindiğim araçla da gönüllülük yapacağım yere kadar ulaşıyorum. Aslında, benim gideceğim kamp alanına gitmiyorlar ama araba bulamayacağımı düşündükleri için beni gideceğim yere kadar götürüyorlar. Dağ yolundan kıvrıla kıvrıla giderken fark ediyorum ki aynı yöne giden araç sayısı giderek azalıyor, en sonunda ise yolda sadece biz kalıyoruz. Burada neden herkesin arabası olduğunu o gün çok daha iyi anlıyor ve araba satın almaya karar veriyorum.

Mārahau, güney adasının yazlık bölgelerinden biri. Yazın cıvıl cıvıl olduğuna şahit olacağım yaz ayı ile bahar ayı arasında dağlar kadar fark var. Aynı zamanda popüler yürüyüş rotasından birini yapabileceğiniz Abel Tasman Ulusal Parkı’nın girişi de kamp alanına 2 km uzaklıkta.

Gönüllülük yapacağım yerde de birkaç karavanıyla seyahat eden çift, inekler ve bir adet kedi dışında kimseler yok. Markete gitmek istesem bile arabayla yarım saat sürüyor, ancak aracım yok. Neyse ki birkaç gün sonra burayı işleten Kivi çift beni markete götürüyor. Bu arada, Yeni Zelandalılar’a Kivi diyoruz, kiviye benzeyen küçük kuşlarına da kivi diyoruz ve hatta ülkenin en çok üretilen meyvesi de kivi :)) Komik bir yer, doğru. The Barn’da yaptığım işler çok basit, günde 5 saat çalışıyorum ve iki gün boş günüm var. Yatak çarşaflarını değiştirmek ve mutfağı temizlemek dışında da başka bir sorumluluğum yok. Bu yüzden zamanımın çoğu, bol bol yürüyüş yaparak, okyanusun çekildiği sırada kayalardan midye toplayıp yemek pişirerek ve araba araştırarak geçiyor.

2. haftanın sonunda tam hayalimdeki gibi hem bütçeme uyan hem de beni dağ bayır gezdirecek aracı buluyorum. Açıkçası, biraz sıkılmaya da başlıyorum. Buradaki gönüllülük işi çalış, yürüyüş yap, film izle üçgeninden çok öteye geçmiyor. Buranın işletmecileri pek sosyal değil, sohbet edip ortak bir şeyler yapma çabasında değiller, neyse ki karavanıyla gelen insanlar var da konuşmayı unutmuyorum diye düşünüyorum :)) 

Yeni Zelanda’da Araba Almak

Genel olarak çok kolay bir süreç sadece her yerde olduğu gibi bu ülkede de dikkat etmemiz gereken noktalar var. Özellikle arabayı nüfusu kalabalık bir şehirde (Auckland – Wellington) alıyor ve satıyorsanız. Peki, ben nasıl aracımı satın aldım?

İlk adım olarak, araç satın alma amacımı ve bütçemi belirledim. Ardından, trade me, backpacker board ve facebook marketplace üzerinden satılık araçları araştırmaya başladım. Aracın durumunu, kilometresini ve fiyatını karşılaştırarak birkaç seçenek belirledim. Zaten küçük bir kasabada bulunduğumdan ve ikinci el araç almak istediğimden elimde 3 seçenek kalmıştı. Arabanın herhangi bir kaza geçirmediğini söylenilmesine rağmen bunu teyit edebileceğiniz bir web sitesi var. AA firmasının araç geçmiş raporuna 20 dolar ödeyerek elde edebiliyorsunuz. Böylece alacağınız araç temiz mi değil mi öğrenmiş oluyorsunuz.

Aracı almadan önce iki şeye daha dikkat etmeniz gerekiyor. Biri WOF, diğeri ise REGO. Yeni Zelanda’da “Warrant of Fitness” (WoF) olarak bilinen bir araç kontrol sistemi var. WoF, Yeni Zelanda’nın araç güvenliği standartlarına uymayan araçların trafiğe çıkmasını engellemek için gerçekleştirilen bir test. Bu test, aracın birçok faktörünü kontrol ediyor ve aracın güvenli bir şekilde trafiğe çıkmasını denetliyor. Wof tarihinin çok geç verilmediğine dikkat etmeniz lazım. Rego ise, Yeni Zelanda’da aracınızın sisteme kayıtlı olması ve araç kaydının güncel olması gerekiyor. Aracın kaydı bitmeye yakın ise, postahanelerden arabaya yapıştıracağınız sticker ile birlikte kayıt yaptırabiliyorsunuz. En son, aracı satan kişiyle beraber 10 dolar ve pasaportunuzla birlikte AA ofisine gidiyorsunuz. 5 dakikada araç sizin oluyor. Aracın size ait olduğu ile ilgili bir kağıt veriyorlar, onu kaybetmemenizi tavsiye ederim.

Aracımı aldıktan sonra ferahlıyorum, artık istediğim yere gidebilirim. Buradaki gönüllülük işim de sona eriyor. Hippilerin bulunduğu kasabaya, kalbimi ve ruhumu sevgiyle sarmalayan Takaka’ya doğru yola koyuluyorum.

2 Comments

Write A Comment

error: İçerik Korunuyor !!!