1 Eylül 2022

Yeni Zelanda nerede? Güney Pasifik Okyanusu’nda yer alıyor ve buraya ulaşmak için Türkiye’den direkt uçuş yok. Bu yüzden, bir veya birden fazla aktarma ile gelmeniz lazım. 2 aktarmayla gidecek olursanız da toplam 25 saat sürüyor.

Benim ise Yeni Zelanda’ya ulaşmam tam olarak 1,5 günümü aldı. Aslında bu şekilde olmasını ben tercih ettim çünkü uçağın içinde olduğum için Doğu’ya doğru gittiğimi zihnim direkt olarak idrak edemese de biyolojik saatimin kafası karışıyor. Uzun uçak yolculuklarından sonra birkaç gün Jetlag ile birlikte beyin sisi yaşıyorum, kaçınılmaz. Bunun hep olan bir şey olduğunu bildiğimden dolayı da Yeni Zelanda’ya ulaşmadan önce araya iki durak koydum.

İlk uçuşum Kırgızistan Bişkek oldu, bileti alırken hiç tereddüt etmedim çünkü daha önce Bişkek’e gittiğim için şehri ve insanlarını tanıyordum. Geniş caddelerinde yürümek, parklarında vakit geçirmek beni iyi hissettirdi. Buradan sonra Phuket’e geldim, 7 saat sonra Sydney’e uçuşum vardı ancak uçaktan iner inmez uçuşumun iptal edildiği ile ilgili mesaj aldım, neyse ki çok problem olmadan aynı saatlerde Singapur aktarmalı bir uçuş buldum, herhangi bir ücret ödemedim.

Phuket’te 7 saatlik süreci havalimanına yakın olan lokal bir restoranda yemek yiyerek ve yine civardaki masaj salonunda masaj yaptırarak geçirdim. Ve bunu da yola çıkmadan önce kesinlikle planlamıştım. Peki, asıl ulaşmak istediğim yeri planlamış mıydım, nereye gidiyordum, 1 sene nerede yaşayacaktım, kimdi bu insanlar? Hiçbir fikrim yoktu. Seyahat etmeyi özlediğimden, farklı restoranlarda çalışıp kendime yeni bilgiler katarım motivasyonundan ve en çok da bir daha Yeni Zelanda’ya nasıl geleceğim düşüncesiyle hareket ettim. Vizeye başvurma sürecim de bile canım arkadaşım Emre beni başvuru süreçleri için itelemeseydi muhtemelen şu an başka yerlerdeydim. Ancak işte buradayım, Auckland’da. Olmadı dönerim, evde oturup düşünmektense, yola koyulup tecrübe etmeyi tercih ederim. Evren, yola çıkanlara tecrübe açısından hep cömert davranmıştır. Ona ve kendime güvenim tam.

2 Eylül 2022

Yeni Zelanda Gezi Notları

Havalimanın’dan Emre beni aldı, kendimi hala bavul gibi hissediyorum. Önce bir uçak sonra başka bir uçak, sabah mı akşam mı, günün hangi öğününü yiyorum, hangi ülkedeyim. Saate bakmayı bırakıyorum. Neyse ki arada 2 farklı ülkede durdum da nefes aldım. Zamanda yolculuk fikri, Yeni Zelanda’ya ulaşmaya çalışan bir bilim adamından çıkmış olsa gerek.

Havalimanından direkt eve geliyoruz, sonra Yeni Zelanda’ya hoş gelmemi kutlamak için dünyanın en cool caddesi seçilen ‘Karangahape Caddesi’nde bir partiye gidiyoruz. Bu listeleri kim hazırlıyor allasen? Dünyanın en iyi mutfağı diye bir liste yapmışlardı da listenin 4. sırasında Polonya vardı! O gece cadde aklımda şöyle kalmış; çıplak ayak koşan ve bağıran bir kaç insan, yerde uyuyan insanlar, partiye giden benim de dahil olduğum birkaç kişi, açık olan dükkan sayısı 2 olabilir çünkü saat 10 civarıydı (yaşadıkça öğreniyorum ki büyük şehirlerde restoranlar 8’de kapanıyor, kasabalarda ise 6’da).

O gece dahil 5 günüm beyin sisiyle geçiyor, biri bana bir şey söylediğinde sesi 10 – 15 saniye sonra beynime işleniyor :)) Zootopia’daki yavaş hayvanlar gibi, olayları algılayana kadar zaten akşam oluyor. Auckland’da kaldığım 10 günlük süreç içerisinde şehirde beni mutlu eden ve unutamadığım iki an; Albert Park’da otururken bir kuşun yüksek sesle ötmesiyle kendimi Jurassic Park’da gibi hissediyorum. Sesi o kadar güzeldi ki, tüm parka dalga dalga yayılıyor. İkincisi’de Devonport’da geçirdiğim bir gün. 

Yeni Zelanda ile ilgili daha fazla hikaye için >>> https://dunyaninduraklari.com/kategori/seyahatler/yeni-zelanda/

Devonport – Mt. Victoria

Devonport, Auckland’dan hızlıca uzaklaşacağınız şehrin en eski ve tarihi banliyölerinden biri. Buraya iki şekilde ulaşabilirsiniz; birincisi feribotla ki ben keyifli olacağını düşündüğüm için bu yolu tercih ediyorum. Devonport’a ulaşmak feribotla 30 dakika sürüyor, ikinci yol ise araba. Hafta içi gittiğim için çok sakindi. Sahil şeridinden merkeze doğru uzanan tatlı bir kafeden kahvemi aldıktan sonra, Mount Victoria’ya doğru yürüyüş yapıyorum. Dağın zirvesine ulaştığımda ki bu 15-20 dakikamı aldı, manzara çok güzeldi. Uzaktan Auckland’ı izlemek keyifli. Dönüş yolunda bu sefer feribot yerine Takapuna’ya yürümeyi tercih ediyorum.

Backpacker board web sitesinden tarlada iş bakarken Güney Adası Takaka kasabasında iş buluyorum. Auckland’dan gidip gitmemek için pek düşünmeye ihtiyacım olmuyor. Ertesi gün Nelson’a uçuyorum, yani Auckland’dan uçarak kaçıyorum. 🙂

Yeni Zelanda’da ilkbahar mevsimindeyiz ancak, havanın derecesi öyle hissettirmiyor. Nelson şehri havanın derecesini hissettirmeyecek kadar sakin, yeşil ve mis gibi bir havası var. Nelson, Tasman Körfezi’nin en doğu kıyısında yer alıyor. Ve öğrendiğime göre, bölgenin en eski şehirlerinden biri. Ayrıca Nelson, Yeni Zelanda’daki tüm şehirlere göre en fazla gün ışığı alan bir şehir. Yeni Zelanda’nın ‘güneşli kenti’ olarak biliniyor. Uslanmaz bir yazlıkçı olduğumdan, güneşin olmadığı hiçbir yerde sistemim düzgün çalışmıyor. Tabi sadece bu kadar da değil! Abel Tasman, Nelson gölü gibi doğa harikası yerlere yakın olması da burada kalmamı sağlıyor. Hatta ileriki zamanlarda oradan ayrılsam bile tekrar ve tekrar geri dönmekten kendimi alıkoyamıyorum.

Write A Comment

error: İçerik Korunuyor !!!