Takaka’dan 3 ay sonra gözlerim yaşlı ayrıldım. Çok seyahat edenler de bazen böyle hissediyor mu? Mesela, bundan 6 sene önce ilk yola çıktığımda, o zaman diliminde tanıştığım ve çok sevdiğim birilerinden ayrılmak pek canımı acıtmazdı. Özlem duygusunu pek yaşadığımı anımsamıyorum. 30 yaşımdan ve km’lerce yollardan sonra bana bir şey oldu, bir yerden ayrılırken arkamı dönüp bakar oldum. Yoluma devam etmeyi öğrensem de alıştığım yerden ayrılmanın ağırlığını sanki daha fazla hissediyorum.
Son gecemde yine hep birlikte yemek yapıp kocaman bir sofra kurduk. Geceyi muhabbetler, kucaklaşmalar ve kahkahalarla bitirdik. Ertesi gün, River Inn’de kalanlar erkenden tarlaya işe gitti, ben de son kontrolleri yapıp ‘mutluluklar da hüzünler de anlardan ibaret!’ diye kendime hatırlatarak yola koyuldum. Vira Nelson gölü ve ardından Doğu Yakası! İlk gün, Nelson’da birkaç saat mola verdikten sonra, öğlene doğru gölün kenarına konumlanmış kamp alanına ulaştım.
Yeni Zelanda’da Kamp Yapmak
Öncelikle Yeni Zelanda’nın herhangi bir yerinde kamp yapabilirim hayalini unutun! Binek araçla ücretsiz kamp yapmak, Yeni Zelanda’da yasal değil! Ülke genelinde çoğu yerde ücretsiz kamp yapmak yasaklanmış. Bunun yerine, uygun kamp alanlarını tercih etmeli ve çoğu kamp alanından kamp yapmak için rezervasyon yapmanız gerekiyor. Yeni Zelanda’da eğer karavanınız ile kamp yapıyorsanız ücretsiz alanlar bulmak daha kolay. Ancak benim gibi binek aracıyla seyahat edenler için ücretsiz kamp alanları oldukça kısıtlı.
Bunun en büyük nedeni de aracınızın içinde seyyar bir tuvalete sahip olmamanız. Yeni Zelanda hükümeti doğada herhangi bir yere işemenizi istemiyor, hatta eğer doğaya işerken yakalanırsanız bunun cezası dahi var. Ben işerken hiç yakalandım mı? Genelde yol boyunca sadece koyun ve inekleri gördüğüm için hiç problem olmadı.
Kamp alanları ise ister devlete ait, ister özel olsun, oldukça temiz ve düzenli. Her kamp alanında kaynatmak suretiyle kullanabileceğiniz su bulabiliyorsunuz. Tuvaletler zaten kesin olarak her kamp alanında var. Bazı kamp alanlarında yağmur veya soğuktan korunabileceğiniz ufak kulübeler yapmışlar, buralarda kendi kamp malzemelerinizle yemeğinizi hazırlayabiliyorsunuz. Yeni Zelanda’daki kamp yerlerine, ücretlerine, kamp yerlerindeki olanaklara, hatta yürüyüş rotalarına ve bu yürüyüş rotalarında konaklayabileceğiniz kulübülere https://www.doc.govt.nz/ sitesinden ulaşabiliyorsunuz.
Nelson kamp alanına geldikten sonra ilk işim bilgi merkezine gidip aracımın kaydını yaptırmak ve kamp ücretini ödemek oldu. Aynı zamanda, kamp alanlarındaki bilgi merkezlerinden 1 haftalık hava durumunu ve yürüyüş yapmak istediğiniz rotaların yol durumlarını öğrenebilirsiniz. Yeni Zelanda’da çok fazla deprem olduğundan dolayı, bu depremler doğa yürüyüşü rotalarında hasarlara yol açabiliyor, yolu kontrol etmezseniz de yürüdüğünüz rotayı geri dönmek zorunda kalabilirsiniz.
Aracımı kamp alanına park edip gölün çevresinde yürüyüş yaptım ve buz gibi suda yüzdükten sonra güneş batmasına yakın yemeğimi yapıp erkenden yatağa girdim. Yarın hava yağmurlu gösteriyor ancak benim hala Angelus Hut’a yürümek için umudum var.
Ertesi sabah, bardaktan su boşanırcasına, ne bardağı leğenle gökten su atıyorlarmış gibi yağmurlu bir güne uyandım. Yağmur dinmek bilmeyince, bu gibi durumlar için yapılmış kulübeye gidip kahvaltımı hazırladım. 1650 metreye konumlanmış Angelus Hut’a yürüme umuduyla bilgi merkezine geri döndüm, ancak yoğun sisten dolayı yürüyüşün imkansız olduğunu öğrenip yola devam etmeye karar verdim. Tüm gün yağmurlu geçti, yol üzerindeki şelaleleri görmek için her arabadan indiğimde donuma kadar ıslanmak ilk başlarda umrumda olmasa da, 2. saatin sonunda bünyemde bezginlik ve yorgunluk yaratmaya başladı. Yol üzerinde rastladığım kafenin birine girip üzerimi değiştirdim ve sıcak bir kahve içtikten sonra Westport’a 1 saat uzaklıkta olduğumu fark edip rahatladım.
Bu gece couchsurfing evine misafir olacağım, ve ev sahibim alışılmışın çok dışında bir adam. Jack(gerçek ismi değil), nudist bir yaşam tarzını benimseyen 70’lerinde bir beyefendiydi ve dünyanın çeşitli yerlerinde yaşamıştı.
Jack, kocaman gülümsemesiyle kapıyı açtı ve beni önce salona davet etti. Kapıyı çıplak açar diye tahmin edip kendimi hazırlamıştım ama hiç beklediğim bir manzarayla karşılaşmadım. Hala toplumun kurallarına saygısını koruması gerektiğini düşündüğünden, sokaklarda çıplak gezmediğini söyledi. Çocukların önünde çıplak gezmediğini ve hatta eve gelen misafirleri kıyafetleriyle oturmayı tercih ediyorsa ve onun soyunmasından rahatsız olacaklarsa kıyafetlerini çıkarmadığını da ekledi.
Asıl beklemediğim senaryo beni oturma odasında karşıladı. Oturma odasının her yeri nude kadın, erkek ve hatta kendi fotoğraflarıyla doluydu. Doğada, evde, sahilde ve dünyanın bambaşka noktalarında çekilmiş nude fotoğraflar. Meğer, Jack’ın aynı zamanda nude fotoğraf çekme tutkusu da varmış. Fotoğrafları tek tek incelerken bazı eserleri beni rahatsız ederken bazı fotoğraflarını çok estetik buldum. Sonra bazı fotoğrafların beni neden rahatsız ettiği ile ilgili uzun uzun konuştuk, bir ara ben yemek yaptım sonra sohbet etmeye devam ettik. Seyahatlerden, neden nudist olmayı tercih ettiğinden, benim ve onun fotoğraf tutkusundan…
Sabah ev sahibim işe erken gittiğinden dolayı evin anahtarını bana bıraktı, kahvaltımı yapıp civarda biraz yürüyüş yaptıktan sonra yola devam etmeye karar verdim. Zaten, Yeni Zelanda’da kasabalarda yapacak pek bir şey yok, Takaka hariç 🙂 Hayatım boyunca vahşi doğasını ve doğal güzelliklerini unutamayacağım Güney Ada – Doğu Yakasına doğru yol almaya başladım.
Yeni Zelanda ile ilgili daha fazla içerik okumak isterseniz >>> https://dunyaninduraklari.com/hippilerin-kasabasi-takaka/