3. Gün
Karakul köyünden sonraki durağımız buraya 133 km uzaklıktaki Murghap köyü. Aslında köy demek doğru olmaz, burası Murghab bölgesi olarak geçiyor. Karakul’dan ilerisine bir süre yürüyelim dedik olmadı çünkü yolumuzun üzerinde başka herhangi bir köy yok ve elimizdeki çadırlar gece çıkan rüzgara dayanacak güçte değil. Biz de Karakul köyünün sonuna doğru yürüdük, oturup beklemeye başladık. Bekledik, bekledik, Osh’tan aldığımız ağız kopuzlarını çalmaya denedik olmadı tabi, konuştuk konuştuk, bekledik…
Tam 5 saat. Güneşe çıkınca terlediğim, gölgeye kaçtığımda donduğum 5 saat. 5 saat içinde sadece iki araç geçti onlar da tıklım tıkış turist doluydu. Burası 3900 metre, yavaş yavaş irtifadan etkilenmeye başladım. İki cümle sarf etsem nefes nefese kalıyordum. Dünkü performansta yürüseydim kesin bayılmıştım. Neyse ki en sonunda misafir evinden birkaç Alman turisti almak için araç geldi, eşyalarını tepeye koydular bizi de bagaj kısmına attılar 😅 Yalnız şirifisiz şöför ikimizden ayrı ayrı 5 dolar istedi, e turistlerden aldın zaten dedik banene o zaman oturun burada dedi… Bu genç yaşımda otostop çektiğim araca para vermeyi de gördüm ya. 4600’lük Ak Baital geçidinden geçtik. Yolda yine bisikletlileri gördüm. Helal olsun demiş miydim? Bir buçuk saat sonra Murghab’a varabildik.
Aracımızdaki turistlerin kalacağı misafir evinde indik tabi. Fiyatı sorduk; 15 dolar. Yuh! Dün gece kahvaltı ve akşam yemeği dahil 3 dolar vermiştik. Tam çıkıyorduk ki evin oğlu gönlünüzden ne koparsa dedi de kalbimizi çaldı kerata. Geldiğimiz ev Kırgızlara ait, ortak geçmiş ve kelimeler olunca daha bir anlayışlı oluyorlar. Yine 3 dolara anlaştık. Bir ara köyde turladık, çocuklarla şakalaştık. Bıdıklarla anlaşmak ne kolay değil mi? İki gülüyorsun hemen etrafını sarıveriyorlar. Ve yavaş yavaş canım Kırgızlardan uzaklaşmaya başladığımızı fark ettik. Kıyafetler, dil, simalar değişmeye başladı. Pamirlilere hala anlaşmaya çalışıyoruz.
4. Gün
Her sabah olduğu gibi erken uyandık. Pardon Burak uyandı. İnsan her gün 4’te uyanır mı ya? Hayret bir şey. Bir de sabah sabah enerjik öf, ben ağzımı açamazken bıdır bıdır. Duyuyor musun Burak! Neyse işin ilginç kısmı evde kimsenin uyanmamasıydı. Geç kalkan bir Kırgız ailesi… İlginç. Evin amcası eşini uyandırdı da Tacikistan’ın turistler için tasarlanmış yemek odasında kahvaltımızı yapabildik. Tur arabasında gelince böyle oluyor demek ki. Fazla steril. 10 günlük Pamir turu için 300 dolar vermişler, evlere ödedikleri paralar hariç. Biz kalmak için 3 dolardan fazla vermedik 😀 Kahvaltıdan sonra 6 km kadar köyün sonunda doğru yürümeye başladık. Yine araba yok 🙂
Uzaktan bi velet koşa koşa geldi ve nefes nefese ne dedi dersiniz; çay iç! Sınırsız çay var, kaymak var, ekmek var ama araç yok! Bir saat sonra tipinden taksi olduğu anlaşılan bir araç durdu, kişi başı 10 dolar istedi. Burak yok ya dedi döndü arkasını gitti bende 5 dolar olur bence diye adamı ikna etmeye çalışıyorum. Neyse adam en sonunda hadi binin keratalar haraketi yaptı. Ben içimden halay çekiyorum. İçinden halay çekmek; dene bak güzel oluyor. Canım arkadaşım hala kamyon bulurduk ya para verdik buna diye söyleniyor sanki dün dedem 6 saat araba beklemiş gibi! 2 saat sonra Alichur köyüne vardık kalacak yer ararken şükür ki Kırgız bir ailenin evine denk geldik. Bugün 3. gün Pamir halkını hala anlamaya çabalıyoruz. Teyzeyle yine aynı fiyata anlaştık. Haritaya baktık 10 km ötede bir göl var hadi yürüyelim dedik. O kadar akıllıyız ki yanımıza su vs hiçbir şey almamışız, yürüdükçe etraf iyice çölleşmeye başladı.
Gerçi manzara her zamanki gibi şahaneydi. En sonunda göle ulaşamadan dönmeye karar verdik iyi ki karar vermişiz eve vardığımızda bayılmışız. Kendi kendinin başına güneş geçirmeye gönüllü tek tür biziz herhalde. Yarın Pamir’in tek büyük kasabası Khorog’da olacağız. Yani, umuyorum olacağız.