Allahu ekber allahu ekber… Yerimden sıçrıyorum. Ezan sesi mi o? Neredeyim? Saat kaç? Oha yan tarafta biri horluyor?! Dur bir dakika sakin ol… Hafifçe telefonumun ışığını açıyorum, telefonumda lokasyon olarak Yangon yazıyor. Yolculuğa çıktığımdan beri ikinci kez nerede olduğumu bilmeden uyanıyorum, ezan sesini duymam ise ilk. Sürekli yer değiştirmenin dezavantajı olsa gerek. Yangon’daki üçüncü günüm, Bagan’a gitmek için erkenden otobüs bileti almıştım, yine bir hostelden çantamı alıp sessizce süzülüyorum. Bu sessizce süzülüp gitmeler bir süre sonra garip bir şekilde iyi hissettiriyor.
Myanmar’daki ilk şehirlerarası yolculuğum için otobüste yerimi alıyorum. Otobüsün içi babaannemin evi gibi; her koltuk başlığı dantelle süslenmiş, baş ucumda kareli battaniye (o sıcakta ne battaniyesi demeyin, Asya’da hangi ulaşım aracına binerseniz binin dondurucudaki balıktan beter oluyorsunuz!), muavin kucağıma bir kutu bırakıyor içinde meyve suyu, bol şekerli bir hamur işi ve su var.
Yolculuk uzun ama rahat geçecek diye uykuya tam dalmışken Myanmar’a özgü son ses çalan bir kliple yerimden sıçrıyorum. Herkes tam uykuya dalmışken neden bu müziği açtılar ki şimdi? Yanımdaki amca ve teyzelere bakıyorum, horul horul uyuyorlar. Sonra çaprazımdaki turist kızla göz göze geliyorum, şok içinde etrafa bakıyor. İki sudan çıkmış balık birbirimize bakakalıp gülümsüyoruz. 11 saatin sonunda Bagan’a ulaşıyorum. Otobüste tanıştığım sudan çıkmış balık kız ve diğer balıklarla birlikte taksiye binip şehir merkezine doğru yola koyuluyoruz. Kısa bir süre sonra Bagan’ın girişinde görevliler giriş ücreti almak için aracı durduruyor. Bagan Arkeolojik Bölgesi’ne giriş ücreti 25.000 kyat (18 dolar). Verdiğim tepki kısık bir sesle ”yuh” oluyor. Elim titreyerek parayı veriyorum. Sonra hostelde karşılaştığım başka bir sırt çantalanın otostop çektiğini ve bilet kesilen yerde durmadan geçtiklerini öğreniyorum.
Otostop tabi diye içimden kendime kızıyorum. Her şeyi bırakıp Türkiye’den 6,832 km uzaklıktaki bu ülkeye gelebiliyorum ama tamamen konforumu bırakmam zaman alıyor. Ertesi gün ilk işim pagodoları gezmek için bir elektrikli bisiklet kiralamak oluyor. 41 kilometrekarelik bir alana yayılmış olan Bagan Arkeolojik Bölgesi onca depreme, işgale ve çeşitli doğal afetlere uğramış olmasına rağmen sapasağlam karşımda. Eski pagodolara giden yolların çoğu bozuk. Toz, duman içerisinde pagodaların arasında bisikletimi sürüyorum. Sabah saatleri olduğu için sessizlik hakim… Büyülü bir an.
Myanmar Bagan Arkeolojik Bölgesi ile ilgili yazıyı buradan okuyabilirsiniz.