Aylardır bu yolculuğu bekliyorum. Denizini, insanlarını, yemeklerini apayrı sevdiğim ülke Yunanistan. Daha önce iki kere Selanik’e gitmiştim, ismini yazarken bile gözlerim parıldıyor öyle seviyorum Selanik’i 🙂 Şimdiki rota arabayla Thassos – Kavala – Selanik. Burnumun ucundaki şehre vize meselesi yüzünden zırt pırt gidememek beni biraz üzüyor ve her geldiğimde de ”Ya burada ne güzel yaşanır’’ demekten kendimi alıkoyamıyorum.
Yolculuğa başladığım gün İstanbul’da hava kapalı ve yağmurluydu ama İpsala sınır kapısına yaklaştıkça hava açacaktı, biliyordum. Nitekim de öyle oldu. Daha önceki yolculuklarımı otobüs ile gerçekleştirmiştim. Selanik’e ilk gittiğim yıl Derya Turizm’in otobüsleriyle yolculuk yapmış, hem çalışanlarından hem de otobüslerinden oldukça memnun kalmıştım (sene 2011 idi.) Otobüsle yolculuk 10-11 saat sürüyor. İkinci kez de Metro Turizm’i tercih etmiştim (neden böyle bir tercih yaptım bilemiyorum, kafamı bir yerlere vurdum herhalde.) Aman diyeyim, siz gerisini anlayın! Bu yolculuğum da ise arabayla yola çıktım. Tabi hem konfor olarak hem de orada burada duralım, fotoğraf çekelimcilerdensiniz pek güzel oluyor. Eğer siz de Yunanistan’a gitmek için arabayı tercih edecekseniz bazı belgelere ihtiyacınız olacak.
- Yeni çipli ehliyet (15 tl karşılığında eski ehliyetini değiştirebiliyorsunuz.)
- Yeşil Sigorta / Uluslararası sigorta ( 15 günlüğü : 52,5 euro)
- Araç sigortanız
** Burada değinmek istediğim iki nokta var; eğer araç sahibi siz değilseniz ruhsat kimin üzerineyse size vekâlet vermesi gerekiyor. İkincisi ise, eğer eski ehliyete sahipseniz ya yeni çipli ehliyet ya da uluslararası ehliyet almalısınız. Ancak uluslararası ehliyet biraz tuzlu. En mantıklısı 15 tl verip 10 yıllık çipli ehliyeti almak. Ehliyetinizi yenilemek için hangi belgelere ihtiyacım var, nereden randevu alırımın cevabı ise şurada >> https://surucurandevu.egm.gov.tr/
Sabah saat 5’te yola çıktım, Haziran ayı olmasına rağmen hava üşütüyor. İstanbul’dan İpsala sınır kapısına kadar 3 saat, İpsala sınır kapısından feribota bineceğim Keramoti’ye ise 2 saat yol var. Yolculuğa çıkmadan önce hayat kurtarıcı maps.me uygulamasına Yunanistan haritasını indirmiştim ve gideceğim yerleri işaretlemiştim, oldukça yararlı oldu. Sınır kapısını geçtikten sonra E-90 otobanından önce Gümülcine (Komotoni) daha sonra da İskeçe’yi (Xanthi) geçerek Keramoti’ye doğru devam ediyorsunuz. Zaten koca koca tabelalar var kaybolmanız imkansız gibi bir şey. Keramoti’ye gelmeden önce otobanı kullandığınız için ücret ödemeniz gerekiyor (araçlar için 2,40 euro.) Thassos, Keramoti’den feribotla 30 dk kadar sürüyor, sefer sayısı çok fazla. Bu arada uçakla Selanik’e gidip oradan gelecekseniz Kavala’dan feribot’a binebilirsiniz, Kavala’dan Thassos 50 dk sürüyor ama sefer saatleri fazla değil, bakmak lazım.
Ada’ya ulaştığımda sanki Jurassic Park setine gelmiş gibi hissettim. Her yer ormanlık, kuş sesleri ve sessizlikten ibaret. Şu tepeye de küçük bir ev konduralım dememişler yani. Belli bölgelerde yerleşim alanları var. Ben Limeneria‘da kalmayı tercih ettim, zaten kaldığım yerden adanın en uzak yeri 34 dakika. Otel’e geldiğimde Eleni (Pantheon Studios & Apartments‘ın sahibi) eğer açsam hemen otelin dibindeki Tripiti Beach’deki Taverna Pirofani‘yi önerdi. İyi ki de gitmişim, porsiyonları oldukça büyük (gerçi burada ne sipariş ederseniz iki kişilik gelecek) ve yemekler çok lezzetliydi. Giderseniz buraya bir uğrayın hatta hemen dibindeki deniz ve plajı da çok keyifli. Akşam yemeği için Limeneria’daki restoranları gezdim. Deniz ürünleri, grill restoranları, kahve içebileceğiniz tatlı cafeler var. Güzel bir günbatımı da yanında hediye 🙂
Bu arada kaldığım yeri tavsiye etmeden de geçemeyeceğim Limeneria merkezine 5 dakika uzaklıkta. Hem merkeze yakın hem de etrafında başka konaklama yeri olmadığı için sessiz ve sakin. Hemen karşısında da Tripiti Plajı var.
Limenaria’da gezerken hemen tepede çok eski bir yapı dikkatimi çekti ve kime sorsam sadece ismini söylediler ama ne olduğunu bilmiyorlarmış. İlginç değil mi? Ayrıca binada Yunan yapılarına benzemiyor. Sonra dedim ben buraya tırmanacağım kesin bir şey yazıyordur. Tepeye çıkmamla hem binanın ne olduğunu öğrendim hem de mükemmel bir manzara seyretmiş oldum. Buraya Palataki (küçük saray) deniliyor. 1900’lü yıllarda İtalyan mimar Pietro Arigoni tarafından tasarlanmış ve 1903 yıllında Alman maden şirketi Spiedel faaliyet binası olarak kullanmış. Bu kadar metruk bırakılması üzücü, çökme tehlikesi yüzünden binanın etrafını gezemiyorsunuz ama yan tarafındaki arsaya girebilirsiniz. Hemen yanındaki arsadan da Metalia Beach (Mermer Plajı)’na inebiliyorsunuz, sadece bembeyaz mermer parçacıklarından oluşuyor. Ada’daki Marble Beach kadar turkuaz olmasa da taşları aynı. Marble’ın yolu çok bozuk diyenlere alternatif bir yer.
Palataki
Metalia Beach
Ertesi gün hangi plaja gitsem diye düşünüp durdum çünkü burada 48 plaj var. İlk olarak Limenaria’ ya 6-7 km uzaklıkta Psili Amos’da vakit geçirmeye karar verdim. Arabayı park edip plaja giderken gözüm etrafta fiş kesen birilerini aradı ama yok. İstediğin yere park et, özgürlükmüş cidden. Psili Amos’un plajı güzel, burada şezlonga ve şemsiyeye para vermek zorunda değilsiniz yediğinizi içtiğinizi ödüyorsunuz. Hatta oturduktan sonra ben çağırmadan yanıma kimse gelmedi. Şaşırıyorum, şaşırırken keyifleniyorum. Bu arada henüz Haziran’ın başı olduğu için ada kalabalık değildi.
Burada öğlene kadar vakit geçirdikten sonra Thassos’un ünlü köyü Theologos‘a doğru yola çıktım. Buraya gelmem de iki amacım vardı; biri köyün mimari yapısını yakından görmek istemem, ikincisi ise oğlak ve kuzu çevirme yapan tavernaların olması. Köyü gezerken özellikle çatılarına bayıldım, kiremit yerine kırma taş kullanmışlar ve köyün yapısını bozacak başka bir yapı da yok (Hobit köyü gibi). Ayrca burası Thassos’un en eski köylerinden biri. Thassos Osmanlı hakimiyetindeyken adanın merkezi ve yönetim yeri olarak belirlenmiş. Bu sebeple tarihte de önemli bir yere sahip. Tabi kuzu ve oğlak çevirmelerinden bahsetmeden olmaz (bu arada kokoreç severler de bence bayılır buraya 😉 ) Tercihim bahçe içindeki ”Taverna Stelios”, 500 gr. kuzu çevirme (bu arada etin hangi bölgesinden istediğinizi belirtebiliyorsunuz), cacık, greek salatası, bir bardak uzo ve bira 26 euro tuttu. Bu iki kişilik bir menü.
Arabayla adayı gezerken küçük küçük plajlar farkediyorsunuz. Hatta bu küçük plajlarda denize girmek isterseniz ormanın içinden yol yapmışlar, arabayı dilediğiniz gibi bırakıp kendinizi denize atabilirsiniz.
Ertesi gün adanın diğer tarafındaki Limenas’a doğru yola çıkıyorum. Hedef La Scala Beach. Buranın plajı Bodrum veya Çeşme’dekilere eşdeğer. Tabi otopark veya giriş ücreti yok. Yiyecek, içecek açısından diğer plajlara göre 1-2 euro daha pahalı. Ama deniz şa-ha-ne. La Scala’ya gelirken aşağıdaki yolu takip ettim. Adanın bu tarafından gelirseniz buranın sadece taşlardan oluştuğunu düşünebilirsiniz. Çoğu yerde de mermer taşlarını göreceksiniz. Thassos’a bu yüzden Taşöz demişler anlaşılan.
La Scala Beach
Bir de Thassos’un en popüler plajını merak ediyorum; ”Aliki”. Şansıma Aliki’ye gittiğim gün fırtına çıktı. Bu yüzden burada fazla vakit geçiremedim. Ama çok sevdiğimi de söyleyemem. Çünkü plaj bomboş olmasına rağmen hemen girer girmez rezervasyon yazan şezlonglarla karşılaştım, bir yanındaki işletmenin şezlong ve şemsiyelerinin paralı olduğunu gördüm artık plajın sonuna doğru Yunanistan’a özgü rahat edebileceğim bir yer bulabildim. Boş dönemde böyleyse kalabalık olan aylarda nasıl olur bilemiyorum.
Tabi görmek istediğim bir kaç plaj daha vardı ama zaman ve hava şartları maalesef el vermedi. Eğer siz giderseniz benim için de
- Giola,
- Marble Beach,
- Glyfoneri (özellikle burası) denize girin ve keşfedin 🙂
Thassos’tan sonraki duraklar Kavala ve Selanik. Kavala’ya ulaşmak için adadaki Skala Prinos’tan feribota biniyorum ve Kavala’ya 50 dakika’da ulaşıyorum. Feribot saat ve fiyatlarına da buradan ulaşabilirsiniz. http://www.go-thassos.gr/thassos-ferry-schedules-prices
KAVALA
Buradan Selanik’e geçeceğim için Kavala‘ya yarım gün ayırdım. Kavala’nın da görülecek yerleri var tabi ama buraya yarım gün veya bir tam gün yeterli diye düşünüyorum. Thassos’tan Feribotla geldiğim için şehrin tamamını uzaktan izleyebilme fırsatı buldum. Kalenin yani eski şehrin olduğu bölge uzaktan kocaman bir kayanın üzerindeymiş gibi duruyor.
Feribottan indikten sonra sizi hemen şehrin su kemeri karşılıyor. Bu su kemeri İstanbul Fatih’deki ‘‘Bozdoğan Su Kemeri”ne çok benziyor. Bu yapı da Kavala’daki birçok yapı gibi Osmanlı tarafından yaptırılmış (16.yy Kanuni Sultan Süleyman).
Su kemerinden devam ederek ”Panagia” bölgesine doğru yürüdükçe eski Osmanlı Evlerini göreceksiniz. Buradaki yapılardan bence hem tarihi açıdan hem de konum olarak en değerli olan yapı ”İmaret”. Burası çoğu yapı da olduğu gibi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından yaptırılmış. Medrese, mektep ve aşevi olarak kullanılmış. Son yıllarda da otel olarak kullanılıyor. Gitmeden önce internetten fotoğraflarına bakmıştım, manzarasına ve yapının muhteşemliğine hayran kalmıştım ancak fotoğrafta gördüğüm hiçbir yeri gezemedim 🙁 İçeri gezip gezemeyeceğimi sorduğumda sadece restoran kısmını görebileceğimi söylediler. Tarihi açıdan bu kadar değerli bir yapıyı görememek gerçekten çok üzücü.
Kaynak: I love Kavala – Facebook
İmaret’ten yukarı yürümeye devam ettiğinizde Kavalalı Mehmet Paşa’nın evini ve heykelini göreceksiniz.
Kavalalı Mehmet Paşa’nın evi
Şehri tepeden görmek için kaleye doğru tırmandım. Yukarı doğru tırmanırken yanından geçip gittiğiniz her ev çok tatlı, özenle yapılmasının yanı sıra özenle de korunmuş. Yokuş gerçekten çok dik, bir süre sonra eh yeter iniyorum ben demeyin, ısrarla devam edin! Manzarayı görünce pişman olmayacaksınız.
Eski şehri gezdikten sonra Selanik’e doğru yola koyuldum. Kavala’dan Selanik 1 saat 50 dakika civarı sürüyor ve yine otobanı kullandığınız için (egnetia odos) araba için tekrar 2,40 ödemeniz gerekiyor. Selanik gezisi özellikle yemekleri ise başlı başına ayrı bir konu 🙂
2 Comments
Selamlar. Kavala çok güzel bir yere benziyor. Tarihi olarak bağlarımız hala etkin olarak görünebiliyor. Yazı ve fotoğraflar için teşekkürler.
Evet çok güzel bir sahil şehri 🙂 Faydalı olabildiysem ne mutlu!