İlk aklıma nasıl düştü? Aslında yolda olma fikrinin aklımdan hiç çıkmadığını kendime yeni yeni itiraf etmeye başlamıştım. İşte o andan itibaren de yollara düşmeye kesin olarak karar verdim. Ofiste çalışırken, camdan koca koca gökdelenleri izlerken, sokakta yürürken bedenimin burada ama ruhumun burada olmadığını fark ettim. Tek yön uçak bileti alıp gitmenin beni nasıl heyecanlandırdığını tarif edemem.
Çoğu insan gibi ben de üniversiteden mezun olmuş ve maaşlı bir işte çalışmaya başlamıştım. Yani inanılmaz zengin değilim. Ama hayallerimi gerçekleştirmek için bir yerden başlamam gerekiyordu. Sonrasında her üç kişiden ikisinin yapacağı gibi Google’a ‘’Dünya Turu’’ yazdım. Ne kadar çok aynı şekilde başlayıp kendi tecrübelerini şekillendirmeyi başarmış insan varmış. Sonrası rota çıkarmak, yolda yanında bulunduracaklarına karar vermek, blog okumak, bilet fiyatı kovalamak ve daha çok blog okumakla geçti. En zorlayan kısmının 1 yıl boyunca yanıma ne alacağım konusu olacağını zannediyordum ama psikolojik olarak hazırlanabilmek en zoruymuş.
Çok istiyorum, en çok istiyorum yola çıkmayı. Ama son zamanlarda uykuya daldıktan bir kaç dakika sonra (belki saatler sonra ama bana çok az zaman geçmiş gibi geliyor) ya yapamazsam diye uyanıyorum, mis gibi konforun var napıyorsun diye sorguluyorum kendimi. Sabah olduğunda korkularımı silip cesaretimi tekrardan toplamamı sağlayacak sitelere ve fotoğrafları gözden geçiriyorum. Kimse kolay olacağını söylemedi, belki de işin güzel kısmı da burada saklı.