Hayatımda ilk defa bir arabam oldu ve hayatımda ilk defa sahip olduğum arabamın içinde uyuyorum. Arabanın içinde uyumak için aldığım yatak o kadar rahatmış ki şu an bile bu duruma şaşırıyorum. Bebekler gibi uyanıp işe başlamayı umut ettiğim tarlaya doğru yola koyuluyorum. 

Günde en fazla 4 saat gönüllü olarak çalıştığım çiftlikler olmuştu. Ancak şu an gittiğim yerde sabah 7, öğleden sonra 5’e kadar sadece 30 dakika öğle yemeği arası, sabah 10 dakika ve öğleden sonra 10 dakika mola vererek çalışacağım. Kulağa zor geliyor biliyorum, ancak mutfakta uzun saatler ayakta çalışmış biri olarak bu durum beni korkutamaz!

Aksine mutfakta çalışmak ile karlılaştırdığım zaman stressiz, doğanın içerisinde yeni bilgiler öğrenerek geçireceğim saatler zevkli bile geliyor. Yeni Zelanda’ya gelir gelmez de restoranlarda iş aramamamın en büyük nedeni de bu zaten, stresten bir süre olabildiğince uzak olabilmek ve farklı tecrübeler de edinebilmek. 

15 dakika sonra tarlaya ulaşıyorum ve oranın yöneticisi olan Hitchy’nin yanına gidiyorum. İri kıyım, İngilizce aksanını 3. ayımda çözebileceğim ve her sorumu sakinlikle tek tek açıklayan şahsına münhasır bir karakter. Çarşamba günü başlayacağım işe hemen başlayabileceğimi öğrenince çok seviniyorum. Yeni Zelanda’da daha fazla iş görüşmesi yaptıkça herkesin eleman ihtiyacının çılgınca olduğunu fark ediyorum. Burada çalışmak isteyen herkese iş imkanı var. Yeter ki çalışmak isteyin. Kivi tarlasında 3 farklı grup var bizim grup her dalda iki tomurcuk bırakacak şekilde diğer tomurcuklardan kurtuluyor. Bu sayede kivi ağacı sadece iki meyveyi büyütmeye enerjisini harcayarak daha iri meyveler vermiş oluyor. Tarlada bizden başka iki grup daha var; bunlardan biri Samoa adasından gelen yerel halk, bu tarihlerde Yeni Zelanda’da tarlarlarda çalışmak için geliyorlar, para biriktirip tekrar ülkelerine dönüyorlar. Samoalı işçiler şarkı söyleyerek, dans ederek işlerini yapıyor, onların şarkı söylemelerini çalışırken uzaktan dinlemek neşemi daha da yerine getiriyor. 

Ertesi gün yine aynı iş, sonraki gün yine ve sonraki gün… Günler böyle geçerken tarlaya benim gibi work and holiday vizesiyle gelen insanlar gelmeye başlıyor. Konakladığım yer çok keyifli olduğu için, tarlada çalıştığım çoğu arkadaş da burada kalmaya karar veriyor. Tek başıma yediğim yemekler artık her akşam beraber yemek pişirip, hep beraber sofraya oturmaya dönüyor. River Inn’de küçük bir komün oluşturmaya başlıyoruz. Buranın sahipleri de zamanla bizi ailelerinin bir parçası haline getiriyorlar. Richard balık tutuyorsa bize de pişirip veriyor, bazen eşi Paula ile beraber biralarını alıp yanımıza oturuyorlar. Kimselerle konuşamadığım uzun haftalar sonunda, Takaka’da bana alan insanlarla birlikte olmak çok iyi hissettiriyor. Burada geçen 3 ayım içerisinde sadece kivi tarlasında öğrendiklerim değil, çevremdekiler sayesinde de yepyeni bilgiler ediniyorum. Mesela, arabamın içine perdelerimi nasıl dikeceğimi, okyanus çekildiğinde kumun içerisine gömülmüş kum midyelerini toplamayı ve balık tutmayı, burada yaşayan yenilebilir balık türlerini, en iyi chowder tarifini, kivi aksanını Takaka’daki insanlar sayesinde öğreniyorum.

Hippilerin Kasabası: Takaka

Bir ara, keşke 70’li yıllarda yaşasaydım diye dilediğimi hatırlıyorum, sanki dileğim duyulmuş da başka bir boyuta ışınlanmış gibiyim. Takaka tam olarak 70’li yıllarda dondurulmuş gibi, aynı zamanda kendine özgü bir atmosfere sahip. Alternatif yaşam tarzına sahip birçok sanatçı, el sanatları ustası, organik tarımla ilgilenenler Takaka’yı evi olarak tercih ediyor. Takaka’nın ana caddesi, butik mağazalar, sanat galerileri, kafe ve restoranlarla dolu. Çeşitli el yapımı ürünler, yerel üretim organik gıdalar ve sanatsal eserler bulabileceğiniz birçok dükkan var. Benim en sevdiğim dükkanlardan biri organik ürünler satan bir dükkan. Kavanozunuzu götürüp tahin, baklagiller, çiğ kakao ve hatta organik ev temizlik malzemeleri alabileceğiniz bir yer. Sadece plastik poşet kullanmayarak içimizi rahatlatmak yerine, plastik kullanılmayan bir yerden alışveriş yapmak daha ideale yakın diye düşünüyorum. 

Kasabanın Takaka halkına ait bir sebze bahçesi ve mutfağı var. Burada yaşayan neredeyse hemen herkes belli aylarda bu merkezde gönüllülük yapıyor. Bu merkezde, ihtiyacı olanlara yemek pişiriyorlar, meyve ve sebzeler marketten çok daha uyguna alınabiliniyor. Her dolunay gecesi sahilde toplanıp dolunayı kutlamak için şarkılar söyleniyor. 3 kişi dahi olsa o ateş kesinlikle yakılıyor ve sabaha kadar sönmüyor. Buradaki çocuklar özgür, çıplak ayak koşup oynayabiliyorlar, insanlar gülümsüyor ve gözlerinizin içine bakarak konuşuyorlar. Hatta insanlar bile çıplak ayak geziyor 🙂

Yeni Zelanda’nın her yerinde ikinci el malzemeler satan dükkanlar bulmak mümkün. Ancak Takaka’daki ikinci el dükkanında her şey sadece 1 dolar. Elbiseye, tencereye, yorgana yani herhangi bir şeye ihtiyacınız olduğunda, sadece 1 dolara ihtiyaçlarınızı karşılayabiliyorsunuz. Her Çarşamba Dangerous Kitchen’da toplanılıyor ve açık mikrofon geceleri düzenleniyor. Sanırım yaşamak isteyeceğim yeri yazsam bu kadar iyi tasvir edemezdim. 

Takaka, doğa severler ve macera tutkunları için gerçek bir cennet. Abel Tasman Ulusal Parkı ve Kahurangi Ulusal Parkı gibi doğal koruma alanlarına yakınlığıyla ün kazanmış. Tarlada çalışırken ise, tatil günlerim olduğunda burada farklı plajları deneyimleme fırsatım oldu. Kahurangi Ulusal Parkı’ndaki Wharariki Plajına ise aşık oldum.

Takaka’dan plaja arabayla 1 saate ulaştıktan sonra yürüyerek 20 dakikada okyanusa ulabileceğimi söylemişleri. Ama o gün o kadar rüzgar vardı ki ağzım burnum kumla doldu. Vazgeçtim mi asla! Neyse ki plaja ulaştığımda okyanusun gelgitleriyle oluşmuş bir mağaraya sığınabildim. Rüzgara rağmen manzara o kadar güzeldi ki, büyük kum tepelerini, masmavi denizini ve upuzun plajını hafızama kazımak istedim. Wharariki Plajı, aynı zamanda fokların da evi. Plajın çevresindeki kayalıklar, foklar için mükemmel bir yuva oluşturmuş. Eğer şanslıysanız, yürüyüş yaparken ya da plajda dinlenirken bu sevimli deniz memelilerini gözlemleme fırsatı yakalayabilirsiniz. Aman diyeyim çok yaklaşmayın! Sevimli oldukları kadar da saldırganlar ve hiç aklınıza gelmeyecek şekilde hızlı koşuyorlar! :))

Gelelim, Takaka’da yapılacak aktivitelere, bir sonraki bölümde…

Yeni Zelanda ile ilgili diğer yazıları okumak isterseniz >> https://dunyaninduraklari.com/kategori/seyahatler/yeni-zelanda/

2 Comments

Write A Comment

error: İçerik Korunuyor !!!