Özbekistan’da tren bileti almak ayrı dert çünkü yer yok. Duyduğuma göre acenteler önden biletleri kapatıyormuş 😒 Şansıma internet üzerinden son biletlerden birini kaptım. Yolculuk yaptığım 3. sınıf klimasız vagonlardandı. Sınıfı umrumda değil de camı açamayacağımı bilmiyordum. Yeni kuralmış. Hökümet kuralı. 15 saatte kaç kilo veririm acaba? Gerçi en son Hindistan’da tren yolculuğu yaptığım için şu an bulunduğum vagon lüküs. İnsanlar hem çok candan hem de çok meraklı, az biraz Özbekçe konuşunca gönül kapılarını açıveriyorlar. Bunu da çaylarını, kaymaklarını ve ekmeklerini paylaşarak gösteriyorlar. Orta Asya’da kiminle tanışırsam tanışayım sorular aynı;- Erin nerede?- Evli değilim?- Sevgülün yok mu?- Yok- Bala (çocuk) yapmıcan mı?- Yok teyze ben geziyorum.- Niden? Sonra gezdiğim yerlerin fotoğraflarını gösterdim pek hoşlarına gitti. En çok kapı komşuları Kırgızların dağlarına bayıldılar. Bir ara yemek vagonundan dönerken sarhoş bi adam laf attı. “Hey, Türk güzeli gül ve bal var mı?” Hiçbir şey anlamadım. Kim bilir Muhteşem Yüzyıldan hangi sahne aklına geldi. Zaten…
3. Gün Karakul köyünden sonraki durağımız buraya 133 km uzaklıktaki Murghap köyü. Aslında köy demek doğru olmaz, burası Murghab bölgesi olarak geçiyor. Karakul’dan ilerisine bir süre yürüyelim dedik…
1. ve 2. Gün: Bir çılgınlık yapıp Burak’la Tacikistan Pamir yolunu otostopla geçmeye karar verdik. Aslında ilk başta kulağıma o kadar da çılgınca gelmemişti. Ta ki yoldan ortalama…
İki gün önce Kochkor şehrine zirveye konumlanmış Song Kul Gölünü görmek için geldim. Tabi adı duyulan yerler hep turistik, ulaşımı da zor olunca fiyatlar iki katına çıkıyor. İlk başta hosteldekilere araç ücretini paylaşsak mı diye sordum ama herkes tur ayarlamış, sonra “yarın Pazar nasıl olsa Kırgız halkı pikniğe gider” diye düşünüp otostop çekmeye karar verdim ama bu kararımı gerçekleştirmeden bir çiftle karşılaştım ve beraber gitmeye yola düştük. İyi ki de öyle oldu yoldan belki 1 saatte bir araç geçti onlarda tıklım tıkış tur arabalarıydı… Song Kul’a yaklaşmaya başlıyoruz. Sadece atların özgürce koşturduğu hiçbir şeyin olmadığı bir bozkır düşünün, o bozkırın ortasında da kocaman bir göl. Uzun bir süre göl kenarında yürüyüş yapıyoruz. Etrafın keyfini çıkararak yanımızda getirdiklerimizden atıştırıyoruz. Bir gece orada kalmayı planlamıştık ama yol o kadar uzun sürdü ki nasıl geri döneceğiz afakanları basmaya başladı. Zaten araç pek geçmiyor. Yürümeye devam ederken uzaktan bi araba gördük. Dimitri önden koşup…