Ne tadı, ne renkleri, ne kokusu ayak bastığım hiçbir yere benzemeyen ülke. Gitmeden önce birçok kişi Hindistan hakkında iyi kötü o kadar çok laf söyledi ki hangi bilgiye tuttunacağımı şaşırdım. Bazıları Hindistan’a aşkını ilan ederken bir diğeri ismini duyduğu an suratını buruşturuyordu. İki uç nokta. Ben ise gitmeden önce Hindistan’ı çok seveceğimi biliyordum ama oradayken tekrar ne zaman geri dönerim diye planlar yapacağım aklımın ucundan geçmezdi. Zorlamadı mı? Hem de nasıl… Bazen yuh ama bu kadar da olmaz diye kafamdan dumanlar çıkarken bir diğer gün çok aşıkım diyerek gezdim sokaklarını. En çok neyini sevdim diye düşündüğümde; kaosun ve dağınıklığın içerisinde bir düzen yaratmalarını, bu kadar kargaşa içerisinde insanlar birbirini boğazlar herhalde diye düşünürken aslında tam tersine birbirlerini sevip kabullendiklerini tecrübe etmeyi, insanların maskesiz olmasını ve tüm duygularını gözlerinden okuyabilmeyi çok ama çok sevdim. Bedenleri, kartvizitleri veya egolarıyla değil de özleriyle iletişim kurabilme yetenekleri aşık olmama yetti.
Yolculuğa çıkmaya karar verdiğimden beri aklımda hep ama hep Hindistan’a gitmek vardı. Bu istek Malezya’da yaşayan Hintlileri tanıdıkça daha da artmıştı. Aslında Hindistan’a kesin olarak gelmeye Malezya’da karar…
Katmandu’dan bindiğim 23 saatlik bol sarsıntılı otobüs yolculuğundan sonra Varanasi’ye ulaşıyorum. Sanırım bünyem artık 20 saati geçen otobüs ve otostop yolculuklarına alışmış durumda, tahminen bu yolculuğun 15 saatini…
Jaipur’da mübarek Holi bayramını kutladıktan sonra yine Rajasthan’da bir şehir olan Jaisalmer için trende üçüncü sınıfa bilet alıyorum. Akşam başlayan yolculuğumu ertesi gün öğlen Jaisalmer’e vararak bitiriyorum. Akşam yolculuklarını seviyorum çünkü yerime oturmamla uyuyakalmam bir oluyor 🙂 Ne zaman bindim ne zaman geldik bölümü kayıp…
Rajasthan’da batıya gittikçe zamanda da geriye doğru gidiyorum sanki. Jaisalmer, Pakistan sınırında, Thar çölünün kıyısında “altın şehir” diye anılan portakal sarısı renkli konakların, görkemli Jain Tapınakları’nın, saray ve kalelerin şehri. Aynı zamanda burası bir çöl şehri, sıcağın yakıcı etkisini her bir noktada fark ediyorum. Pakistan sınırına da yaklaştığım için kıyafetler takılar değişmeye başlıyor. Çift kulakta parlak küpeli, bembeyaz giyinen erkekler, yüzünü tamamen örten rengarenk kadınlar…
7 sene önce bir arkadaşım Moda’da cüzi ücrete yoga dersleri veriliyormuş gidelim mi diye sormuştu. O zaman öğrenciyim tabi, ücreti duyunca yoga neymiş ne değilmiş sorgulamadan hadi gidelim…