Myanmar’a adım attığımdan beri farklı bir boyuta geçmiş gibi hissediyorum. Sanki uçan ejderhaların üzerinde yolculuk ediyor gibiyim. O kadar büyüleyici ki fotoğraflarım ve kelimelerim yeter mi anlatmaya bilemiyorum. Doğası, eski pagodaları, yol boyunca akıp giden yemyeşil tarlaları ve insanları… En çokta insanları, daha önce hiçbir coğrafyada kalbim bu kadar sevgiyle dolmamıştı. Yanımdan geçip giderken el sallamalarıyla, sıcacık gülümsemeleriyle, yolda öylesine yürürken yemeklerini paylaşmak istemeleriyle beni sarıp sarmaladı bu ülke. Myanmar, 1962 yılından 2010 yılına kadar askeri rejim yüzünden kapalı kutu olarak kalmış. Aynı zamanda 1962 yılından öncede dünyanın en zengin ülkesiymiş. General Ne Win’in Burmese Way to Socialism kampanyası yüzünden de şu an halkın ortalaması oldukça fakir durumda. Yangon gibi büyük bir şehiri gezerken ülkenin yeni dünyaya adapte olmaya çalıştığını hemen anlıyorsunuz. Büyük lüks otellerin önünden geçen yalın ayaklı çocuklar, ‘’betel nut’’ satan arabaların hemen yanında yükselen alışveriş merkezleri… Nereyi incelesem diye şaşkın şakın etrafı izlerken, meraklı gözler de sizi izliyor. Onlar için hala çok farklısınız. Ülkenin kırsal kesimlerine gittiğimde ise gerçek Myanmar’la tanıştığıma memnun oldum. Hem doğası hem insanları hem yaşam şekilleri sanki 70’li yıllarda dondurulmuş gibi.
Myanmar yani eski adıyla Burma’ya giden uçağa binerken yine içimde bilinmezliğin verdiği büyük bir korku vardı. İnternette Myanmar hakkında o kadar eski bilgi var ki hangisi doğru hangisi yanlış kafanız allak bullak oluyor. En merak ettiğim ve korktuğum ilk konu şehirlerarası ulaşım oldu. İkincisi ise ya beni ülkeye almazlarsa korkusu yaşadım, şimdi düşününce ne saçma 🙂 Sadece 7 yıldır kapılarını yabancılara açmış bir ülkenin mutsuz ve dünyaya karşı sert olabileceği gibi bir yanılgıya kapıldım oysa ki pasaport görevlisine doğru yaklaşırken daha önce hiç bu kadar tatlı bir memurla karşılaşacağım aklıma gelmezdi. Havalimanından adımımı atmamla artık dünyanın farklı bir noktasında olduğumu hatta çok çok farklı bir boyuta geçiş yaptığımı anlamdım. Kadınlı erkekli ”longyi” giyenler ve ciltlerini güneşten korumak için yüzlerini tanaka kremiyle koruyanların ülkesine hoşgeldim 🙂
Rota
19.07.2017 – 20.07.2017 : Yangon
21.07.2017 – 22.07.2017 : Bagan
22.07.2017 – 24.07.2017 : Mandalay
24.07 – 2017 – 27.07.2017 : Hsipaw
28.07.2017 – 01.08.2017 : Inle Lake
02.08.2017 – 04.08.2017 : Yangon
Vize?
Türk vatandaşlarına vize istiyor. Myanmar’ın resmi sitesinden online vizeye başvurarak vizenizi alabilirsiniz. İnternetteki formu doldurduktan sonra 50 dolar ödüyorsunuz. Daha sonra vizeniz mailinize geliyor. Vizenizin çıktısını almayı unutmayın çünkü havalimanında görmek istiyorlar!
Toplu Taşıma mı Taksi mi?
Taksiler gerçekten çok ucuz. Yangon’da GRAB uygulaması çalışıyor. Ama Myanmar’ın başka hiçbir şehrinde çalışmıyor. Otobüs kullanmak da bir seçenek ve taksiden daha da ucuz. Ama çok fazla durakta duruyor ve Yangon’un trafiğinde otobüsle ilerlemek istemezsiniz. İstanbul’da yaşamış biri olarak İstanbul trafiğini öptüm baş ucuma koydum.
İnternet Kullanımı
Bavulunuzu aldıktan sonra kapıdan çıkar çıkmaz kırmızı renkteki ”Ooredoo” tabelaları sizi karşılıyor. 1500 kyat sim kartına verdim. Alacağınız internet paketine görede bir fiyat ödüyorsunuz. Ve fiyatlar oldukça uygun. Aynı zamanda internet beklediğimden hızlı. Konakladığınız yerlerde veya restoranlarda wifi var ancak çok çok yavaş.
ATM Var Mı Oralarda?
İşte yine kafamın karışık olduğu konulardan biri. Bundan 2 yıl önce ATM’lderden para çekmek büyük sıkıntıymış ama bu durum değişmiş. Her yerde para çekebileceğiniz ATM bulabilirsiniz. Tabi bankalar belli bir komisyon koyuyor bu yüzden en yüksek meblağda para çekmelisiniz. Oldu da para çekemediniz diyelim. Çoğu banka Western Union ile çalışıyor, biri size para gönderirse bu şekilde çekebilirsiniz.
Dolar Bozdururken Dikkat!
Paranın kırışık veya yırtık olmaması konusunda aşırı derecede titizler. Taylan’dan paramı dolara çevirttim ve Myanmar’a gideceğimi öğrenen görevli doların 2008 yılı sonrası olmamasına ve ütülü gibi düzgün olmasına dikkat ederek tek tek inceleyerek verdi. Ayrıca bir restorana gittiniz diyelim Kyat’ın bir köşesi yırtılmışsa parayı almıyorlar. İlginç.
Yangon
Her ülkede olduğu gibi taksici abiler etrafımı sardı ”Taxi madam, which hotel madam?” Bir tanesiyle anlaştıktan sonra beni burada bekleyin tuvalete gidip geleceğim dedi gidiş o gidiş 5 dakika geçti 10 dakika geçti yok. Sonra yanıma başka bir taksi şoförü yaklaştı. Nereye gideceksiniz sohbetinden sonra diğer şoförün söylediği fiyattan daha az fiyat söyledi ve üzerine ben gördüm sizin anlaştığınızı onlar yasal taksi şoförleri değil ben size yardımcı olayım dedi sağolsun. Ve böylece Myanmar’lı güzel insanlarla ilk tanışmam böyle oldu. Yol boyunca kültürlerinden, tarihlerinden ve gezilecek yerlerden bahsetti. Buradaki insanların çoğu İngilizce’yi iyi konuşuyor, en azından yemek sipariş edip gideceğiniz yeri kolaylıkla anlatabiliyorsunuz. Eminim ki bu durumun Myanmar’ın uzun yıllar İngiliz sömürgesi altında kalmasının büyük etkisi var. Uzun yıllar yani 1919’dan 1937’ye kadar ülke “Birmanya” adı altında Hindistan’ın bir eyaleti olarak İngiliz yönetiminde kalmış. 1948 yılında İngiltere sömürge yönetimini bitirmiş. Zaten nereye giderseniz gidin bir kilise veya eski İngiliz evleriyle karşılaşıyorsunuz, çoğunu da hostel’e çevirmişler.
Hostel’de tanıştığım Sophie’yle birlikte Yangon’u turlamaya başladık. Sokağa adımımı atmamala kendimi Myanmar’lı bir ünlüymüş gibi hissetmeye başladım. Kafamı nereye çevirsem gülümseyen insanlar, fotoğraflarını çekmek istediğimde hafif utangaçlıkla poz vermeler, arabadan sarkıp el sallayanlar… Daha önce bu kadar içten ve güzel gülümseyen bir milletle karşılaşmadım.
İlk görmek istediğimiz yer Sule Pagoda oldu. Şehrin tam göbeğinde yer alan pagoda 1880 yılında inşa edilmiş. Buradan çok etkilendiğimi söyleyemem ama görmek isterseniz saat sabah 4 ile akşam 10’a kadar ziyaret edebiliyorsunuz. Giriş ücreti: 1,000 Kyat.
Daha sonra Hint ve Çin Mahalleleri’nin renkli sokaklarından geçerek ve birkaç kez yanlış yollara saparak Bogyoke Aung San Pazarı’na ulaştık. Kocaman bir han düşünün içinde Myanmar’ın geleneksel kıyafeti olan ”longyi”den takılara, süs/hediyelik eşyalara, yarı değerli taşlar satanlardan, kuyumcular ve hasır eşya üretenlere kadar çeşitli ürünler bulabileceğiniz bir pazar. Burada kıyafet oldukça ucuz hatta bu fiyatlar üzerinden pazarlık yapabildiğime inanamıyorum.
Acıkmaya başlıyoruz ve geleneksel bir şeyler yemek için can atıyoruz. Myanmar’da sokak yemeği yemek açıkçası beni zorladı bu yüzden geleneksel yemeklerin tadına bakabileceğimiz bir yerler aramaya başladık. Herkesin tavsiyesi üzerine ”Feel Myanmar” restoranını denemeye karar verdik. İçeri girdiğimizde bir ana yemek söylememizi ve masada beklememizi söylediler. Ama sadece ana yemek sipariş etmemize rağmen masayı donattılar. Önce çorba, sonra çeşitli salata, pirinç pilavı ve sipariş verdiğimiz ana yemek geldi. Yemeklerin tadı komşu ülkeleri Tayland ve Hindistan gibi acı ve ekşi tatlardan ziyade yemeklerin daha keskin ve aromatik tatları var. Her Asya ülkesinde olduğu gibi pirinç veya noodle ana gıda. Et veya balığı genellikle soğan, sarımsak, zencefil, zerdeçal, biber ve baharatlarla pişiriyorlar. Çorba içmeyi seviyorlar. Baharatlı çorbayı iştah açıcı olarakta içiyorlar. Yemekten önce yeşil çay veya siyah çay ikram ettiler ki sindirime iyi geliyor. Ayrıca pirinç, erişte veya herhangi bir sebzenin içine kuruyemiş ve ekşi sos katıyorlar ve salata olarak servis ediyorlar. Salataları çok hoşuma gitti. Özellikle ”green tea leaf salad”ı gelirseniz denemenizi tavsiye ederim.
Bir sonraki durağımız Shwedagon Paga. Bu pagoda tam olarak 2500 yaşında ve aynı zamanda Yangon’un en önemli simgesi. Etkilendiğim nadir tapınaklardan biri. Çok güçlü bir enerjisi var ilk defa bir kenara oturup uzun süre insanları izlemek ve pagoda da vakit geçirmek istedim. Sophie’den bir süre ayrılarak bir köşeye oturdum dua eden insanları, yanımdan geçip giden monkları ve yavaş yavaş başlayan yağmuru izledim. Sanki bir zaman diliminde donmuşum etrafımdaki insanlarda zamanın içerisinde akıp gidiyor gibiydi. Benim için özel anlardan biri olarak hafızamda kalacak…
Dönüş yolunda 20 dakika yürüdükten sonra Kandawgyi gölününe ulaştık. Bir süre etrafta spor yapan ve sevgilileriyle gezen insanları izledikten sonra asıl amacımız olan yüzen tapınağa doğru yürümeye başladık. Ancak ulaşamadık çünkü inanılmaz bir yağmur başladı. Ve eğer Yangon’da yağmur yağarsa biliyoruz ki saatlerce durmayacak. İki seçeneğimiz vardı ya sığındığımız yerde bilinmez saatler boyunca bekleyecek ya da taksiye kadar koşacaktık. Bizde koşmaya karar verdik. Bir süre sonrada koşmanın faydasız olduğunu anladım. Islanmadık tek bir noktam kalmamıştı 🙂 Taksiye bindik ve birbirimizin haline dakikalarca güldük.
Bagan’a gitmek üzere akşam otobüsüne biletimi aldım. Myanmar’da bir şehirden başka bir şehire gitmek için 3 seçeneğiniz var;
- Uçak (pahalı, bence bu şekilde Myanmar’ın kültürünü tanıyamazsınız.)
- Tren (hep tercih etmişimdir ama biraz konforsuz olduğunu duydum ama bence tercih edilebilir.)
- Gece Otobüsleri (En rahat ulaşım yolu, gece binip sabah varacağınız için hostel parası vermiyorsunuz.)
Bagan ve Mandalay yazısını okumak için sizi böyle alayım…
2 Comments
merhaba Bengi,
Güneydoğu Asyadaki son durağım Myanmar için senin sayfana geldim yine 🙂 Myanmar vizesi için internetten yapılan başvurularda son dönemde Türk vatandaşlarına red cevabı verildiğini okudum birkaç blogda. Son 6 ay içinde Myanmar e-vizesi için başvuru yapıp lumlu cevap alan varmı? Chiang Mai e den Myammar vizesi için başvuru yapabiliyormuyuz? Bilgin varsa yanıtlarsan memnun olurum.
Merhaba Ali, uzun zamandır yerleşme ve işlerimi oturtma sürecindeydim umarım vizeni alabilmişsindir. Sorunu yine de cevaplayayım; ben Myanmar vizemi alalı 1,5 sene oldu bu yüzden şu anki vize sürecini bilmiyorum, zaten politik olarak çok kaygan zemindeyiz. Benden sonra online vizeye başvuranlar olmuştu red almışlardı ancak o zaman politik olayların en taze olduğu dönemdi. Online vize alamayıp Chiang Mai’den vizeyi almışlardı yani biraz şans meselesi… Dediğim gibi umarım halledebilmişsindir.